Çocukluğum; ilk gençliğim dönemim Gönen’in dar sokaklarında, Reşadiye Mahallesinde ve Tırnova Camii çevresinde geçti. Evet Ömer Seyfettin ‘’ Ben Gönen’de Doğdum’’ demişse ben de ‘’ Ben Gönen’de Büyüdüm’’ diyebilirim! Çayın üzerinde uçuşan martılar, Ekşidere’sinde ki alabalıklar beni nerde görse tanırlar. Çocukluğumdan beri Gönen’in kimi sokak aralarında saklanmış ahşap evleri beni hep derinden etkilemiştir. Üzerinde ki yaşanmışlık izleri, eskiliği ve mağrur duruşları… En son gittiğimde bu ‘’ eski dostlarım’’ dan kimilerini göremedim. Üzüldüm. Gönen’in hala henüz tam olarak gün yüzüne çıkartılamamış müthiş bir tarihi olduğuna inanıyorum. Antik dönemden günümüze bu güzeller güzeli şehir hep arka planda kalmış olsa da ‘’ kalabalıklar arasında parlayan, mükemmel işlenmiş bir mücevher gibi ışımıştı tüm zamanlarda gözlere. İskender’in cazibesine dayanamayıp kendini bıraktığı şifalı sularını bilmeyen var mıdır dünyada? Bu şehir sayısız deprem, sayısız yangın ve birçok zafer ve yıkım görmüş olsa da bizler için en acısı - sanırım- Milli Mücadele döneminde gördüğü isyan, işgal; ve 18 Mart 1953 günü meydana gelen depremdir!
Depremin merkez üssü Yenice’ye çok yakın bir nokta olsa da literatüre ‘’ Yenice - Gönen ‘’ depremi olarak girmiştir. Mamafih Gönen ve Yenice arasında mutlak bir ‘’ yarabağı’’ oluşmuştur! Bu depremi yaratan ‘’ Yenice - Gönen ‘’ fayı bir ‘’ kanbağı ‘’ kurmuştur iki komşu ilçe arasında! Bu iki ilçe neredeyse aynı derecede ‘’ yaralanmış’’ ve kankardeşi olmuşlardır! Şüphesiz Gönen ve Yenice’de bulunan en güzel ve en önemli kültür hazineleri de bu depremde yok olmuşlardır. Gönen’de yok olmuş en önemli kültür hazinelerinin başında da - şüphesiz ‘’ Gönen Çarşı Camii ‘’ gelmektedir.
18 Mart 1953 günü saat 21.06’da 7.8 şiddetinde gerçekleşen depremle Gönen’de 12 camii ve minare yıkılmış, birçok insan da vefat etmiştir. Bu depremde Gönen merkezde vefat etmiş kişilerin isimlerin zikretmek istiyorum… 1- Rüstem Mahallesinden Tahiroğlu 1324 doğumlu Ahmet Dolgun 2- Altay Mahallesinden 35 yaşında Keseci Hüseyin 3- Şoför Mustafa’nın 5 yaşındaki oğlu Rıza Yütük? ( Yürük) 4- Hüseyin kızı 55 yaşında Ayşe Soydan 5- Ahmet kızı 74 yaşında Ayşe 6- Şaban oğlu 6 aylık Muharrem Yanık 7- Hüseyin kızı 18 yaşında Ayşe Özdemir 8- Ahmet kızı 81 yaşında Tefarik 9- Abdi kızı 58 yaşında Emekli Öğretmen Fikriye Gürbüz 10- Hüseyin kızı 75 yaşında Zehra 11- İsa kızı 8 yaşında Emine Takkeci 12- Ali kızı 40 yaşında Fatma Takkeci 13- Basri oğlu 8 yaşında Tunca Uygun 14- 5 yaşında Mürşide 15- Mehmet Ali oğlu 55 yaşında Firdevs Fondalı 16- Fatma Cızla 17- 42 yaşında Şefika Morasan. Bu isimlerden başka Sarıköy’de 3, Manyas’ta 3,Tütüncü Bucağı’nda 7, Merkeze bağlı köylerde 16 kişi vefat etmiştir. ( Bunlar depremden hemen sonra kayda girip gazetelerde yayımlanan isimler olup daha sonra vefat edenler kayda alınmamıştır.)
Depremden hemen sonra Gönen’e giden Ateş Gazetesi muhabiri o dehşetli manzarayı ‘’ Gülen Gönen, Şirin Gönen… Dün akşamdan beri ağlamaktadır. (...) Beyaz minarelerinden hiçbiri yoktur. Bütün sokaklar enkaz yığını altındadır. Hükümet, ortaokul, Şehit Rahmi İlkokulu çok hasar görmüştür. Halk sokaklara ateş yakarak oturmaktadır. ‘’ Gönen yıkılır da bu bina yıkılmaz denen ‘’ Gönen Palas Oteli’nin tamamı iğrilmiştir’’ şeklinde tarif etmiştir. Burada ifade edilen ‘’ beyaz minare’’ lerden birisi de yıkılan Gönen Çarşı Camii’nin minaresidir. Depremden önce Gönen’e ziyarete gelen misafirler Gönen Palas’ta kalır, banyoları, Gönen Parkını, Çarşı Camii ve avlusunu görmeden asla avdet etmezlerdi. Gönen Çarşı Camii herkeste ayrı bir yer tutarken Gönen’de doğan, çocukluğunu Gönen’de geçiren Türk Hikayeciliğinde çok önemli yer tutan yazar Ömer Seyfettin de And isimli hikayesinde Gönen Çarşı Camii ve çevresinde şöyle geçiriyordu: ‘’ Ben Gönen’de doğdum. Yirmi yıldan beri görmediğim bu kasaba, hayalimde artık seraplaştı. Birçok yerleri unutulan, eski, uzak bir rüya gibi oldu. O zaman genç bir yüzbaşı olan babamla her vakit önünden geçtiğimiz Çarşı Camii’ni, karşısındaki küçük, harab şadırvanı, içinde binlerce kereste tomruğu yüzen nehirciği, bazı yıkanmaya gittiğimiz sıcak sulu hamamın derin havuzunu şimdi hatırlamağa çalışırım; fakat beyaz bir nisyan dumanı önüme yığılır. Renkleri siler, şekilleri kaybeder… Pek uzun gurbetlerden sonra vatanına dönen bir adam doğduğu yerin ufkunu koyu bir sis altında bulup da mahzun olursa, ben de tıpkı böyle merak ve sabırsızlığa benzer bir elem duyarım.’’ Yine, Enver Naci Gökşen de 1943’te Gönen’e ziyarete geldiğinde (...) Gönen’i, Ömer Seyfettin’in okuduğu mektebi, evini gördükten sonra bazı hikayelerindeki hatıraları, tasvirleri, Gönen realitesinde aramağa kalktım. İşte küçük Ömer’in he rgün önünden babasıyla önünden geçtiği Çarşı Camii… 1926’da ufak bir tamir gördükten sonra, yine dipdiri duruyor. Yalnız camiinin önündeki şadırvan, daha o zaman Ömer’in dediği gibi harabe olan şadırvan yıkılmış, yerinde geniş bir yol uzanıyor (...) diye yazmıştı.
Ömer Seyfettin için de ayrı bir yeri olan Çarşı Camii malum olduğu üzere 1926 yılında tamir gördüyse de 1947 yılında Yüksek Mimar Bedri Kökten tarafından incelenmiş ve ayrıntılı bir rapor hazırlanmıştı. Bu raporda ‘’tek minareli, beden duvarları kerpiç, köşelerde ince işçilikli küfeki, kirişler ahşap döşeme ve kaplama, kirişlemeleri doğrudan toprak zemin üzerine olan ‘’ Gönen Çarşı Camii’nin onarımı yada restorasyonu mümkün değildi. Fakat bu incelemeden ve raporun sunulmasından sonraki süreçte camii, ne onarım görmüş ne de yıktırılmıştır! Mimar Bedri Kökten’in Gönen Çarşı Camii’yi incelediği sırada camiinin kitabesi mevcuttu. 0.50 X 0.31 M. ölçülerinde, mermer üzerine kabartma olarak ve eski yazıyla ‘’ Sahibûl El- Hayrat Vel hasenat / Solak El Hacı Ahmed sene 1095’’ yazmaktaydı. Körpeağaçlı Solak El Hacı Ahmed’in yaptırdığı anlaşılan camii 1856 yılında yapılmıştı. Raporda camiinin tarihi kıymeti başlıklı bölümde de ‘’ Cami muhtelif devirler içerisinde yıkılmış veya harab olmuş ve her tamirat esnasında yeni bir takım ilaveler yapılarak binanın nispetleri bozulmuş, eski şeklini tamamen kaybetmiştir’’ denilmiştir. Solak El Hacı Ahmed hakkında çok az bilgimiz olsa da; Gönen’in çeşitli vakıf kayıtlarında ve çeşitli evraklarda ismine rastlıyoruz. Özellikle Gönen’de bulunan ‘’ Solak El Hacı Ahmed Medresesi’’ üzerinden onun kasabada sözü geçen, hayır ve ilim sahibi bir kimse olduğunu tahmin etmek zor değil!
18 Mart depremiyle büyük ölçüde yıkılan camiinin bir müddet sonra enkazı da kaldırılmış ve arazi uzun süre boş kalmıştı. 1956 Temmuz’unda camiinin planı çizilmiş ve Gönen Camii Yaptırma, Yaşatma Derneği de kurularak Camiinin inşâsı için harekete geçilmişti. Derneğin başkanı Emin Ayhan bu dönemde birçok siyasetçi, bakan, iş adamı ve hayırsevere mektuplar yazmış maddi destek talep etmişti. Böylesine hayırlı bir iş için de mektuplara çoğunlukla müspet cevaplar geliyordu. Kendi koleksiyonumda bulunan, ilk kez yayımlanacak olan mektupta ismini belirtmeyen, dernek tüzel kişiliği üzerinden göndermeyi tercih eden bir üye ( imza okunabildiği kadarıyla Emin Ayhan’a aittir) ‘’ Muhterem beyefendi’’ diye hitap ettiği 10. ve 11. dönem Balıkesir Milletvekili İ.Sıtkı Yırcalı’dır. 1908 doğumlu olan Sıtkı Yırcalı Balıkesir’in köklü ailelerinden olup; Basın - Yayın ve Turizm Bakanlığı, Sanayii Bakanlığı, Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı , Gümrük ve Tekel Bakanlığı yapmış tecrübeli ve hayırsever bir siyasetçiydi. Yırcalı İstanbul Erkek Lisesi, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde lisansını tamamlamış ardından Paris Hukuk Fakültesinde Doktorasını yapmıştır. Aynı zamanda gazetecilikle de ilgilenen Yırcalı Balıkesir Postası gazetesinin de bir dönem sahibi ve başyazarıydı. Bu yazımın da konusu olan evrak - mektupta daha önce sözünü ettiğim ‘’ Gönen Camii Yaptırma ve Yaşatma Derneği’’ni kurarak bu camiinin yapılmasını hayal eden, hayal etmekle kalmayıp elini tümden taşın altına koyan cefakar Gönenlilerin, Milletvekili Yırcalı’ya gönderdikleri mektup halis duyguların en güzel söze dökülmüş örneğidir. Mektup kendi koleksiyonum da olup ilk kez yayımlanmaktadır. ( Mektuptaki yazım şekli düzeltilmemiş, aynen korunmuş fakat bariz hataların doğrusu parantez içinde belirtilmiştir. )
‘’ 10 Nisan 1958
Muhterem bey efendi:
Sakin bulunduğumuz bu hicra ( ücra) köşelerden sizleri gıyaben tanımamızi Sabit olan hayırkar amellerinizin akseden tarakalarındandır.
Samimiyetle ifade ederimki bu fazilet libasını giymek herfaniye müyesser olan nimetlerden değildir. İşte bu kanaatlar ( ler) size tercüman olabilecek bir müjdeyi size tefşir etmekle bahtiyarlık duymaktayız.
Bilirsinizki 1953 yılında memleketimizi bir enkaz haline getiren Deprem felaketinin vuku’u Yuvalarımızı ve bu meyanda Camilerimizde ( camilerimizi de) yere sermiştir. ( O tarihten beri bize bakıp ağlayan o yıkık mabet bütün dindaşların Kalplerinde bir hicran yarası halinde arzı’endam etmekte idi). Bütün çarşı esnafiyle seksen beş parça köylünün Cum’a ve bayram namazlarını bu cami’in ( caminin) enkazı üzerinde eda etmeleri ne kadar acıklıdır. Bir zamanlarda beş vakitte Minarelerinden Allahu ekber sedaları yükselen bu mabette bugün binlerce dindaşın beş vakitte semalara uzanan elleri hep bu mabedin ihyası hususunda Allaha niyaz ve istirham ederlerken ilahi kudret ve iradenin Mümin kalplere vereceği ilham gücüyle ancak bu dikilmesi mümkün olacaktır. Bu maksatla içten gelen bir arzu ve iştiyakla Defterini amalinin mahşere dey’in açık kalmasını gerçekten dileyen iman erbabından bazılarının himmetleriyle harekete geçilen Fotoğrafta görülen manzarasiyle inşaata koyulmuşlardır. Ancak hırpalanan bir memleket halkının bu muazzam eseri başarmak kudretinin kifayetsizliği aşırkar ( aşikar) bulunduğundan etrafdaki dindaşlarımızdan bu rızayı hak deryasından nasibini almaları ve bu kudsi eser içinde Beş vakitte Banilerinin rahmeti suphaniyeye mashariyetleri yolundaki niyazlardan hissement olmaları gayesiyle onlar: bu yardıma davet etmeyi ibadet bildik. İşte sizinde bu şerefle mübahi olacak hak emrini yerine getirmiş bir vesika’ile huzuru hakka dikilmeniz ve bu hidayet hamulesiyle barigahî ehadiyete yüz sürmek bahtiyarlığıda size müyesser olur temennisiyle bu Allah evine yardım elinizin sunulmasını istemek teşebbüsüde yine siz ve bizler için ilahi bir ilhamın tecelliyatıdır.
Rabbiyesdam yardımcılarını dareyinde aziz ve berhudar etsin. Amin.
Sonsuz saygılarımızla.
Cami Yaptırma, Yaşatma Derneği Reisliği - Gönen kaşe ve imza.
Mektup 10 Nisan 1958 tarihini taşımaktadır. Yırcalı o tarihte Basın- Yayın ve Turizm Bakanlıydı. Mektup ile birlikte gönderilen fotoğrafta da ( 2.Görsel) ( Gönen’de bulunan Foto Bahar kaşeli) anlaşılacağı üzere camii henüz tamamlanmamış, minaresinin de olmadığı rahatça görülmektedir. Mektupta geçen ‘’ Bilirsinizki 1953 yılında memleketimizi bir enkaz haline getiren deprem felaketinin vuku’u yuvalarımızı ve bu meyanda camiilerimizi de yere sermiştir’’ ifadesi ile depremde sadece çarşı camiinin değil birden fazla camiinin yıkıldığı anlaşılmaktadır. Mektupta geçen ‘’ Bütün çarşı esnafiyle seksen beş parça köylünün cum’a ve bayram namazlarını bu camiinin enkazı üzerinde eda etmeleri ne kadar acıklıdır’’ ifadesi de 1953 yılından 1958 yılına değin enkaz da olsa, boş arazi de olsa cemaatin yine bu cami enkazı etrafında, yöresinde buluştuğu ve dini vecibelerini burada ifa ettikleri anlaşılıyor. Yine mektuptaki ‘’ hırpalanan bir memleket halkının bu muazzam eseri başarmak kudretinin kifayetsizliği aşikar bulunduğundan…’’ ifadesi de Gönen’de yardımlarının yetersiz geldiğini ve dışarıdaki ‘’ hayır sahiplerine’’ başvurmanın elzem haline geldiğini göstermesi bakımından önemlidir.
Diğer bir örnekte derneğin birçok hayırsevere gönderdiği mektupların akabinde yapılan yardımların üzerine derneğin ‘’ teşekkür mektuplarından’’ birisidir. Yine Foto Bahar kaşeli fotoğrafta minaresiz Çarşi Camii görülmekte ve arkasında ‘’ Bu camiinin inşasında ? kıymetli yardımlarını esirgemeyen ve her tuğlasında bin hakkı bulunan muhterem Muazzez ÖZMAY hanıma ebedi bir hatıra 19.10.1961‘ ’yazmaktadır. Burada teşekkürnameye muhattap olan Muazzez hanım Niyazi Özmay’ın eşi; Merhum Hacı Hafız Mustafa Kantman ile Merhume Firdevs Kantman’’ın da kızıdır.
Bugün içerisine girdiğimizde huşu içerisinde namazımızı eda ettiğimiz camiinin her bir temel taşında, her bir tuğlasında onlarca belki yüzlerce insanımızın alınteri, emeği ve duası var. Camiinin yapımı sırasında kimi gelinlik parasını, kimi harçlığını, kimi son parasını kimi ise kefen parasını verdi! O insanlar ki konumu; iklimi, yer altı zenginlikleri ve daha da önemlisi Gönen’i Gönen yapan insanıyla dünyanın tanıdığı ilçemiz Gönen’ e muhteşem bir değer kazandırdılar. Bu değeri korumak, yüceltmek, omuzlarda taşımak her bir Gönenlinin üzerine bir borçtur. Yeşil Gönen’ime ve sevgili Gönenli hemşehrilerime en içten sevgi ve saygılarımla.
GÖKHAN SARIBIYIK KİMDİR?
Gökhan SARIBIYIK, şair, yazar ve müzisyen kimlikleriyle sanatın farklı disiplinlerinde üretimlerini sürdüren çok yönlü bir sanatçı olmasının yanında yayımladığı birçok makale ile de bölgemize katkı sunan tarihçi, araştırmacıdır… 4 Eylül 1991 tarihinde İzmir’de dünyaya gelmiştir. İlk ve orta öğrenimini Yenice'de tamamlamış, yükseköğrenimini ise Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İşletme Yönetimi Bölümü’nde bitirmiştir.
Sanat yolculuğuna müzikle başlayan SARIBIYIK, 2019 yılına dek Yenice Türk Müziği Korosu başta olmak üzere, engelli ve çocuk korolarını kurarak yerel ve ulusal düzeyde birçok projeye ve konsere imza atmıştır. Sanat çalışmalarını daha sonra İstanbul’a taşıyarak İstanbul Çoksesli Korosu ve Maltepe Türk Halk Müziği Korosu’nda aktif olarak yer almıştır.
Edebiyat serüveni lise yıllarında kaleme aldığı şiirlerle başlamış; Günce, Maviş ve Edebiyat gibi çeşitli dergi ve gazetelerde yayımlanan eserleriyle dikkat çekmiştir. İlk şiir kitabı olan O’nu Ararken 2018 yılında, ikinci şiir kitabı Destan 2025 Mart ayında okuyucusuyla buluşmuştur. Hikâye alanındaki üretimleriyle de adından söz ettiren SARIBIYIK’ın, 2014 yılında Bezmialem Üniversitesi tarafından düzenlenen “Hastalık Hikayem” adlı yarışmada, Gregor Sanrısı isimli öyküsü kitaplaştırılmaya değer görülmüştür. 2022 yılında ise Mehmet Akif Ersoy Şiir Yarışması’nda Akbaş Baskını Destanı adlı şiiriyle dereceye girerek ödüllendirilmiştir.
2010 yılından bu yana Çanakkale Haber, Çan’ın Sesi ve Çan’dan Haber gazetelerinde tarih, kültür ve sosyoloji üzerine köşe yazıları kaleme almaktadır. Çanakkale, Balıkesir bölgesinde yaptığı araştırmalar ve yayımladığı makaleler ile ulusal medyada adından söz ettirmiştir. Özellikle bölge depremselliği ve sosyolojisi alanında derinleşen Sarıbıyık 1953 Yenice - Gönen Depremi üzerine yaptığı araştırmalarla birçok STK ve toplulukta konuşmacı olarak yer almıştır.
2019 yılından itibaren devlet memuru olarak görevini sürdüren Gökhan SARIBIYIK; edebiyat, tarih ve müzik alanlarındaki üretimlerine aynı tutkuyla devam etmektedir.