Bir Yol Hikâyesi: Aynadaki Yansımam
Sıkılmışlık
Çok sıkıldım ayna. İstemediğim bir işte çalışmaktan da özü sözü bir olmayan kişilere katlanmak zorunda olmaktan da işe gidip gelirken yolda bunca zaman kaybetmekten de sürekli hedef peşinde koşmaktan ve sene sonunda satışlar iyi gitmediği için maaş zammını kırıntı ile almaktan da…
Sürekli bir organizasyon değişimi içinde olmaktan, her yeniliğe dünden hazırmışız gibi uyumlanma beklentisinden, gönlümde yatan işe bir türlü adım atamayışımdan, gündüz yaptığım telefon görüşmeleri ve katıldığım toplantılar sonrasında eve kazan gibi bir kafa ile gelmekten gerçekten çok sıkıldım.
Tüm hayatım bir hedef peşinde geçti. En temelde kendi ayaklarım üzerinde durmak ve kendi evimde yaşamak vardı. Bir an önce para kazanmaya o kadar odaklandım ki, ilk kabul aldığım işe girdim. Zaten sonra arayan da olmadı o sıra yaptığım başvurulardan. Hiç de hayal ettiğim gibi olmayan bir ortamda kendimi geliştirmenin yollarına baktım hep. Daha iyisini buldum ona geçtim. Bir baktım ki orası da cadı kazanı.
Keşke firmaların web sitelerinde yazanlar, çalışanların yüzünde yazanlar ve kalbinden geçenlerle aynı olsa. İnovasyon, dürüstlük, çeşitlilik, etik kurallar ne de fiyakalı gözüküyor değerler arasında. İşte burası diyor insan, güvenle serpilip gelişip kendimi göstereceğim yer. Sonra bir bakıyorsun onlar reklammış. İnovasyon yapacak zamanı bulamıyorsun, öğreniyorsun ki inovasyon sadece bir grup insanın iş tanımından ibaret. Sene sonunda kapalı kapılar ardında yapılan görüşmelerle bir bakıyorsun yol vermişler birilerine, tam da bir hafta önce çalışan gelişim yolculuğu yapılmışken istisnasız herkes ile. Çeşitlilik desen sözlükte bir kelime, kadınlar hep geride. Etik kurallar kime emanet belirsiz, birileri çiğner kuralları ve üzerini örter diğerleri.
Onu kendisi ile böylesine açık ve net konuşurken hiç görmemiştim. Belli ki artık taşıyordu bunca yıl içinde tuttukları. Her zaman büyük bir motivasyon ile çalışırdı. ‘Ne yapıyorsam kendime yapıyorum ayna, elbet karşılığını alırım.’ derdi.
“Karşılığını almak için doğru yere bakıyor musun peki?”
Sanki beni duymuş gibi yavaşça çevirdi kafasını, uzun süre baktı pencereden dışarıya. Odası çocuk parkına bakıyordu. Belediyenin görevlileri ağaçları buduyordu.
Her tohum çok kıymetlidir ayna. Doğru toprakta, uygun sıcaklık, nem ve su ile verir meyvesini. Kendi dirayeti önemlidir elbet tohumun fakat ona emek verenler de vardır yanında. O emek verenleri bulmak da şanstır, doğru koşullar ile buluşmak da. Belki tohum tohumluğundan memnun da neylesin garibim, diğerleri yeterli değilse?
“Sen hangi toprağın ve koşulların tohumusun peki?”
Belli ki ben burada meyve veremeyeceğim ayna. Benim geleceğim çok başka diyarlarda. Artık kabul etmek ve bu kabul ile ne yapacağıma karar vermem lazım.
Dinginleşti sesinin tınısı ve aktı gitti derin bir nefes bedeninden. Gözleri solda, belli ki zihni geçmiş zamanda. Kim bilir hangi hayalini, tutkusunu hatırlıyor şimdi?
Yeniden başlamak, hele bunca yıldan sonra zor ayna. Fakat daha zoru nedir diye sorarsan, cevap basit. İstemediğim bir hayatı yaşamak ağır gelir bana. Yaşanmamış bir yaşam yaşamak istemiyorum ayna. Çocuğum, torunum olur mu bilmem ama içimdeki çocuk mutsuz ayna. Sıkılmışlığımdan da sıkıldı, ben o firmadan bu firmaya geçerken kendine ait olmayan hedefler peşinde koşmaktan da.
Duruşu değişti. Yüzünde bir kararlılık ifadesi.
Şimdi adım atmazsam yarın pişman olacağım ayna. Bu pişmanlıkla asla hesap veremem içimde beni bekleyen o küçük çocuğa.
Fark edip kabul etmekle başlar değişim ve dönüşüm. Küçük bir titreşimdir ilk anda, sonra büyür ve peşinden sürükler, kapılırsın girdabına. Ne yapacağımı tam olarak bilmesem de, seçeneklerim var ayna ve hazırım onları değerlendirmeye enine boyuna. Belki de artık kendi toprağımı kendim yaratmalıyım, ne dersin ayna?
İpek Kaytaz
Profesyonel Koç-ICF, Mentor, Eğitmen, Danışman






