İKV BAŞKANI ZEYTİNOĞLU DEĞERLENDİRMEDE BULUNDU

İKV Başkanı Ayhan Zeytinoğlu, Avrupa Komisyonunun 2025 Türkiye Raporu'nun Komisyonun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Marta Kos tarafından açıklanması sonrasında bir değerlendirmede bulundu. Başkan Zeytinoğlu şunları söyledi:

“İKV olarak Türkiye’nin AB ile olan ilişkilerini ve AB gündemini 60 yıldır izliyor, bilgi, analiz ve görüş üretiyoruz. İKV Türkiye’nin AB sürecinde hak ettiği yeri alması ve nihai hedef olan üyeliğe doğru ilerlemesini sağlamak için kurulmuş olan bir sivil toplum örgütü. İlişkilerimizin en kötü olduğu zamanlarda da İKV hep vardı ve sürecin kopmamasını ve ilerlemesini sağladı. Bugün geldiğimiz noktada, müzakere sürecimiz 2018’den beri askıda olmaya devam ediyor. Gümrük Birliği AB ile ilişkilerimizin en önemli ayağını oluştursa da, onun da güncellenmesinde mesafe kat edilemedi. Vize konusu kanayan bir yara olmaya devam ediyor. Kıbrıs sorunu ve Türkiye’nin AB üyelik kriterlerinden uzaklaşması ilişkileri zor bir aşamaya getirdi. Özellikle Trump’ın iktidara gelmesi sonrasında Avrupalı ülkelerin savunma için daha fazla kaynak ayırma ve kapasitelerini geliştirme ihtiyacı Türkiye’nin stratejik bir savunma aktörü olarak önemini öne çıkardı. Ancak rapor siyasi ve ekonomik kriterler açısından eksikliklere ve sorunlara işaret ediyor”.

Başkan Zeytinoğlu küresel gelişmelerin Türkiye-AB ilişkilerinin önemini artırdığını vurguladı ve Almanya Şansölyesi Merz’in Türkiye ziyaretindeki ifadelerine dikkat çekti:

“Almanya Şansölyesi Merz, Türkiye ziyaretinde iki ülke arasında stratejik diyaloğa dikkat çekti ve Türkiye’yi AB’nin yanında görmek istediğini söyledi. Bu  durum üyelik sinyali olarak algılansa da aslında Merz’in mensubu bulunduğu Hıristiyan Demokrat Parti’nin imtiyazlı ortaklık gibi kavramlarla da tanımlanan çizgisine uyuyor. Oysa Türkiye için ideal olan AB üyeliğidir. AB karar alma süreçlerinde yer almaktadır. Bunun için ise hukuk ve yargıdan, ekonomiye kadar AB reformlarını yeniden canlandırmak gerekiyor”.

Son olarak Başkan Zeytinoğlu, bugün açıklanan 2025 Türkiye raporuna değindi:

“Raporda Türkiye’nin işleyen piyasa ekonomisi olma ve rekabetçi baskılarla baş edebilme konularında iyi hazırlıklı düzeyde olduğu belirtiliyor. Ancak hukukun üstünlüğü ve temel haklar alanında gerileme, yolsuzlukla mücadele gibi alanlarda ilerleme olmaması, insan hakları durumunun bozulması, ifade özgürlüğünde gerileme gibi olumsuz değerlendirmelere de yer veriliyor. Türkiye’nin AB müktesebatına uyumuna ilişkin olarak, parçalı bir tablo görünüyor. Ekonomi politikaları, şirketler hukuku, malların serbest dolaşımı gibi alanlardaki uyum ileri düzeydeyken, devlet yardımlarının rekabet kurallarına uygunluğu, kamu alımlarının şeffaflığı, sosyal politika ve iklim politikası gibi alanlarda daha fazla adım atılmasına ihtiyaç bulunuyor. Eğitimin iş gücü piyasası ihtiyaçlarına göre düzenlenmesi, enerji tedariğinin çeşitlendirilmesi, yenilenebilir oranının artırılması, kobilerin uzun vadeli finansmana erişimini iyileştirilmesi gibi önemli tavsiyeler de raporda yer alıyor. Raporda yer alan yapıcı eleştiri ve önerileri dikkate almalıyız.

Avrupa Komisyonunun Türkiye raporlarında dış, güvenlik ve savunma politikası alanına yapılan vurgu giderek artıyor. AB ve Türkiye arasındaki dış ve güvenlik politikasındaki siyasi diyalog devam ederken, Türkiye’nin AB Dış ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisinin bildirileri ve Konsey kararlarına uyumunun 2024’te % 6 iken 2025’te % 4’e düştüğü belirtiliyor. Bu durum Türkiye ve AB arasında bölgesel sorunlar ve iş birliği alanları, ortak güvenlik konuları ve tehditler karşısında savunmaya ilişkin çok daha kapsamlı bir eşgüdüm ve iş birliğine duyulan ihtiyacı ortaya koyuyor. AB’nin Kıbrıs konusu ve Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanları ile ilgili yaklaşımı ise Türkiye’nin tezlerini dikkate almıyor ve Yunanistan ve GKRY bakış açısını yansıtıyor. Avrupa Komisyonunun bu konuda Türkiye’ye cephe almaması ve yapıcı ve uzlaştırıcı bir rol oynaması büyük önem taşıyor.

Raporun önemli bir eksikliği ise Türkiye ile müzakere sürecinin neden askıda olduğu ve yeniden nasıl canlandırılabileceğine ilişkin tavsiye içermemesi. Türkiye var olan sorunlara karşın AB müktesebatına uyum ve uygulama kapasitesi açısından diğer aday ülkelere göre daha hazırlıklı durumda. Siyasi alanda AB reformlarına geri dönülmesi ve AB tarafında da siyasi iradenin yenilenmesi halinde üyelik hedefi tekrar gündeme gelebilir”.

İKV Ayhan Zeytinoğlu Marta Kos